YA
DİRENMESEYDİK?
Sen
alçakça
kurulmuş bir tezgaha inanmayarak
direndin
Kardeşim!
Yalana,
iftiraya aldanmayıp
boyun
eğmedin
hiçbir
tehdite,
şantaja..
Sevdanın,
onurunun,
hakkın,
adaletin
peşinden
yürüdün
korkusuzca..
Peki
hiç düşündün mü
direnmeseydin
n’olurdu diye?
Nasıl
olurdu
bugünkü
tablo?
AZİZ
BAŞKAN’ın
esaretten
kurtulmasına
3
yıl 3 ay 5 gün daha vardı
mesela!
İLHAN
EKŞİOĞLU ise
1
yıl 4 ay 5 gün daha bekleyecekti
evlatlarına
sarılabilmek için..
ŞEKİP
Bey, CEMİL TURAN,
TAMER
Bey
çürütmüştü
umutlarını!..
Bu
iyi ihtimal üstelik..
Belki
de o yasa hiç değişmeyecek,
77
yıl hüküm giyecek,
bir
daha
güneşi
hiç göremeyeceklerdi!
Şerefli
armanı taşıyan takım
darmadağın
olmuş,
kadro
dağıtılmış
hatta
kulübün kapısına
kilit
vurulmuştu
şimdi!
O
“kanırta kanırta” kazanılan şampiyonluk için
dökülen
alın terleri
ayaklar
altına alınmış,
o
emeğin sembolü kupa senden alınıp
kirli
ellere
teslim
edilmişti..
Şanlı
tarihine
asırlarca
çıkmayacak
iğrenç
bir leke sürülmüştü..
Sızım
sızım sızlıyordu
ZEKİ
RIZA’nın, AYETULLAH’ın,
EMİRZADE
ARİF’in, LEFTER’in
kemikleri..
Ne
SELÇUK YULA’nın,
ne
MÜMTAZ AMCA’nın,
ne
HALE ABLA’nın
ne
de ALİ İSMAİL’in hakları
helal
değildi sana!..
Asla
öğrenemeyecektin
gerçeğin
kötü huyunun
ne
olduğunu!
Bu
kumpası kuranlar
mabedinde,
sevdanın
kalbinin attığı salonlarda,
sahalarda,
koltuklarda
keyiflerini
sürüyorlardı!..
Adlandıramadığın,
hiç
bi yerlere sığdıramadığın
o
tarifsiz AŞK,
özgürlüğünü,
asaletini,
ruhunu
yitirmişti..
Artık
ömrünü
adayacağın
bir
değer yoktu
gözlerinin
önünde!..
Sen
bu kahpeliğe
direndin
Kardeşim!
Geçit
vermedin
bu
“hayasızca akına”..
Teslim
etmedin
“SON
KALE”nin burçlarını!
Ama
“kazandım” deyip
dönersen
sırtını
çakallar
ürüyecek yine!
Çünkü
göğsünün
ortasına saplanmak istenen hançer
hala
o kirli ellerde!
Ne
dersin,
devam mı direnmeye?!
devam mı direnmeye?!