29 Eylül 2014 Pazartesi

ŞARTSIZ ŞURTSUZ
Şarta bağlanmaz
ÇUBUKLU’yu desteklemek..
Koşul koşulmaz aşka!

“Hele bi oynasınlar
öyle patlatırım tezahüratı”
denmez..
“Beğenmezsem
yardırırım
ana avrat dümdüz”
hiç denmez..

Alkışlamak için
bacakarası çalım,
fuleli koşu,
dömivole, röveşata
kollamaz
yürekten seven!

Galibiyete endekslenmez
iki hafta boyunca
SARAÇOĞLU yoluna düşmenin
hayali..

Bileti, kombinesi,
tişörtü, forması
her maçın kazanılması şartıyla
alınmaz..

İlla da şampiyonluk beklenmez
duvara posteri,
balkona bayrağı
asmak için..

Sadece
kupa kaldırırken
daha hoş gözükmez
SARI LACİVERT,
sevdalı gözlere..

İmza kuyruğunda,
tesis önünde,
deplasman yolunda
saatler, günler harcanırken
“onlar da
bi kerecik bize gelsin”
diye
geçmez akıllardan..

CADDE’ye, YAYLA’ya,
METRİS’e, ÇAĞLAYAN’a
her maç 6-0 olsun diye
gidilmez..
Bir tanesi yeter
coşkudan çıldırmaya..

Evlada miras bırakabilmek için
önceden bir nakit ödemeye
ihtiyaç duymaz
FENERBAHÇE’li..

 “İyi günde, kötü günde
seninle birlikte” deyip
kötü günde
sırt çevrilmez,
küsülmez..

Şarta şurta bağlanmaz
ÇUBUKLU’yu desteklemek..
Koşul koşulmaz aşka!

Uğruna can verilen,
gözyaşı dökülen,
düşler kurulan o forma
mücadele koksun
buram buram,
helal alın teriyle ıslansın
kafi!..

23 Eylül 2014 Salı

MUZ’IR NEŞRİYAT
Mendeburluktan, dalavereden
başka bir şeyle
haşır neşir olmayan kafaların elinde
oyuncak olmuş,
sözüm ona
“spor” neşriyatı!

FENERBAHÇE’yi
alaşağı etmek adına
ülke futbolunun
canına ot tıkayan
3 Temmuz kumpasını
“temiz eller” makyajıyla
allayıp pulladılar..

Hiç olmayan
"para sayma görüntüsü" palavrasıyla,
havuz, billyoner 
kandırmacasıyla,
eşgal fotoğrafı
alçaklığıyla
suyunu değil,
hoşafını çıkardılar
algının..

Taraftar ruhunu
tribünlerden baypas eden
passolig belasını,
hakeme patlayanı,
sahaya atlayanı
haberleştiremezlerdi elbette..

Bir hiç uğruna
gözaltına alınan futbolcuya
nezarethanede atılan
muz değil,
seksi(!) bir kulüp başkanın
çilekleri süsler
manşetlerini..

Yıllarca çalınan
dandirik penaltılara
sesini çıkarmayanlar,
söz konusu FENERBAHÇE olunca
ahlak nutukları atar
penaltı analizi üzerinden..

Kumpasbaşlarının
UEFA’yla cilveleştiği mektupları
görmezden gelenler,
uyduruk bir mektupla
şu ülkenin
en erdemli sporcularından birine
çamur atmaya yeltenirler..

Çünkü dil çıkarıp,
tüküren, küfredenin
prim yaptığı,
tezgahları paçavralarla dolu
bir pazar
taptıkları..

Talimatlı hiddetleriyle
şiddeti körükleyenlerin,
barış güvercini kostümü giydikleri
maskeli bir balo
aslında izlediğimiz..

FENERBAHÇE’ye
çirkin iftiralarla uzattıkları dillerini
haksızlık karşısında yutan
şeytanların,
satılık palyaçolarla
jonglörlük yaptığı
acınacak bir sirk ortamı!

Hani kuyrukları sıkışınca
"biz bunları hak etmiyoruz" diyorlar ya,
yerden göğe kadar haklılar!

Çünkü
üç kuruş için karakterlerini,
ruhlarını bile pazarlamaya hazır
bu muzır neşriyatçıların
hak ettiği tek şey,
bir zamanlar
bazı tribünlerde
kafalara geçirilen
siyah poşetlerdir..

20 Eylül 2014 Cumartesi

TOPUKLUYLA RÖVEŞATA
Haksızlıklara başkaldırıyla doludur
FENERBAHÇE tarihi!
Ve yaşı, ırkı, cinsiyeti yoktur
bu sevdanın..

Kendilerini “ceza” olarak görenlere
tokadı basar gerektiğinde..
Onu yok sayanlara
varlığıyla gıpta ettirir!

20 Eylül
bu varlığın
cümle aleme ispatıdır işte!.

Helal alınterine
parfüm kokusunun karıştığı
gündür..
Dünyanın en büyük “BAHÇE”sinin çiçeklerinin
salkım saçak açtığı gün..

Evladının ilk çubuklusunu
ilmek ilmek ören ören
ellerin günü..
Kozmetikçiden LACİVERT ruj,
SARI göz farı soran
bir aşkın günü..

Hayır dualarının
tezahürata evrildiği,
tribünün cehenneminin
meleklerle bezenmiş
bir cennete çevrildiği gün..

Samanyolu çalarken
atkıların,
başörtüleriyle birlikte
sallandığı gün..

“Gökyüzünde
FENERBAHÇE’nin maçı var”
deseler
merdiven kurmaya kalkanların
günü..

“Kadın ne anlar la futboldan”
saçmalıklarının
topyekün
ofsayta düştüğü gün..

Topukluyla bile
röveşata atılacağının
ve de o röveşatanın
bazı kafalardaki
örümcek ağlarını yırtacağının
ispatıdır..

FENERBAHÇE sevdasına
vurulmak istenen pranganın
öpülesi ellerin hamuruyla
parçalandığı gündür
20 Eylül..

Çünkü
yaşı, ırkı, cinsiyeti yoktur
FENERBAHÇE tutkusunun..

Yüreği vardır sadece;
SARI LACİVERT’e bağlanmış,
katıksız, saf,
mangal gibi yüreği!

17 Eylül 2014 Çarşamba

“ALTI” BİN ELLİ DOKUZ
Bir oy farkla
tanıdık onu..
Ve yarattığı farkları seyrediyor
dostu, düşmanı
tam
altı bin ellidokuz
gündür!.

16 yılda
çehresini değiştirdi,
geleceğini inşa etti
FENERBAHÇE’nin;
futboldan da
betondan da anlayarak..

El, etek öperek değil,
taraftarıyla omuz omuza
sevdalılarının “mabed”i olan
bir stad yarattı..

Ondan önce
tribününün yarısı olmayan
basket takımının
şimdi “ARENA”sı,
antrenman yapacak
salon bile bulamayan
“veleybol” takımın
Avrupa, Dünya şampiyonlukları var..

Yelkenin rüzgarı,
ringlerin yumruğu,
pistlerin tartanı,
küreğin dümeni,
masa tenisinin servisi,
yüzmenin kulacı oldu
SARI LACİVERT sevdası için..

FENERBAHÇE Kulübü’nün ortasındaki
“Spor” kelimesinin şahlanışında
harcı, emeği,
hakkı ödenemeyecek
alınteri var!

Siyasetin, hamasetin değil
asaletin egemen olduğu
bir aşk onunkisi..

Öyle bir aşk ki,
uğruna suçlandığı, hırpalandığı,
hapis yattığı,
sağlığından olduğu
“adı konulamayacak”
bir tutku..

Kavgaya, iftiraya,
küfürlere, esarete,
kolunda serum şişesiyle
kapı kapı dolaştırılıp,
eşgal fotoğrafının çekilip ödüllendirilmesine
katlandı
sırf hayatından bile çok önemsediği
sevdası için..

Yine de teslim etmedi FENERBAHÇE’yi
onu eğip bükemeyenlere..

Hileyle de, kumpasla da,
tezgahla da, sandıkla da
deviremediler onu!
Dimdik ayakta durdu
“SON KALE”si gibi!

Diktiği ağacı
taşlamaya,
yakmaya çalışanlara inat
yüreğinde
koca bir orman büyüttü..

FENERBAHÇE’nin büyüklüğüne
“kupalarla şampiyonluklarla”
bir ad konamayacağı gerçeğini
kazıdı
cümle alemin kafasına!

“Tarihin sayfalarından silinmeli”
diyenlerin
gözlerinin içine baka baka
tarih yazdı
bıkmadan, usanmadan!

Yazarken, okurken bile
zorlanıyor insan
ama
O, tam altıbin ellidokuz gündür
FENERBAHÇE Spor Kulübü Başkanı!..
Ondan da önce
gerçek bir
FENERBAHÇE sevdalısı!

15 Eylül 2014 Pazartesi

ENSE TRAŞI
Söz konusu FENERBAHÇE’yse
kurallar tepetaklak olur!
Hukukun bile
canına okunur
icabında..

Kulaklar duymaz
salyalı ağızlardan çıkanı;
yılan diller
kenefe bulanır!

Çürümüş yüreklerinde depoladıkları
irinli kini yayar
mayası bozuklar!

“O elini ayağını çekmedikçe
Türk futbolu ilerlemez” der biri..
Çünkü
bükemedikleri elini
öpmekten de,
bir gün
ayaklarına kapanmaktan da
ödleri patlar!

“Tarihin sayfalarına
karışmalılar” der
öbürü..
Kendi kabarık defterleri
ortaya çıkar diye
deli gibi
korktuklarından..

FENERBAHÇE’nin
hak ve adalet için
cümbürüyle cemaatiyle
mücadeleye girmesinden
rahatsız olanlar,
girseler girseler
ancak
kek kalıbına girerler
işte!

“Virüs” diyen de çıkar;
yaptıkları onca mikropluk
kabak gibi
meydandayken!..

Futbolcunun
dizinden, sakalından
rahatsız olanı da var,
akıtacak zehir bulamayınca
saç tıraşına 
hakaret edeni de..

 Hatta küfrü
“bir bardak su” gibi göstermeye çalışan
şıracıyla,
“mecazi” bulan
bozacı da!

Söz konusu 
FENERBAHÇE olunca
dillerinden
içlerinin kokuşmuşlukları akanlar
hiç bitmeyecek!

Çünkü
FENERBAHÇE’nin
sahalarda, solonlarda, pistlerdeki başarıyla
o insan müsveddelerine yaşatacağı
azap da
hiç bitmeyecek!

O yüzden hanımlar beyler;
şöyle ufaktan ufaktan
arzı endam edin de
ense tıraşınızı görelim!..

11 Eylül 2014 Perşembe

ARAMIZDA FARK VAR
Seninle aramızda
KOCAMAN bir fark var!

KOCAMAN işte,
anladın sen onu!

Benim SARI’m da LACİVERT’im de
tertemiz,
senin sarın kirli,
kırmızınsa kırmızı bile değil..

Ben işimi sahada
alın terimle görürüm,
sen masa başında
hile hurda, dönme dolapla..

Ben 94 milyon vergi öderim
helalinden,
senin kaçırdığın vergi
54 milyon!.

Buzu ateşe verecek kadar
inancım var benim,
sen hala
ateş üfleme derdindesin!.

Ben
önüme çekilen setleri
yıkar geçerim,
senin işin gücün
“önüm kesiliyor” diye
ağlamak..

Ben adalete FENER yakarım
cesaretle,
sen destursuz
cigaranı bile yakamazsın!

Ben şanlı bayrağımın gölgesinde
nefes alırım ancak,
senin
hangi bayrağa selam verdiğin
belli değil!

Sen hala
kupadan, sopadan, tapeden
medet umarsın,
benim işimse
itinayla tıpa takmak!

Benim yolumun her metresinde
şeref var, onur var!
Seninkiyse
milyonlarca oyunu
ipotek altına aldığın
“Emir’in Yolu”..

Sen ağız değiştirirsin,
renk değiştirirsin,
gündem değiştirirsin..
Ben istersem
seni değiştiririm
evelallah!


Ben
gözümü bile kırpmadan
düşmanlarımla
savaşa girerim!
Sen girsen girsen
kek kalıbına girersin
ancak!.

Zorba da sensin,
mikrop da,
virüs de..
Ama sıkıntı yok,
antivirüsünü
tanıyorsun zaten!

Senin meridyenin kaymış,
boylamların “paralel”..
Ama
yanlış anlama ha;
saat farkı değil
bu aramızdaki!

Öyle bir fark ki,
hesaplayarak da
bulamazsın!

3 Eylül 2014 Çarşamba

FENERBAHÇE’liye TARİHİ SORULAR
Kumpas kurdular,
iftira attılar,
çamura yattılar;
unutacak mısın?

Sevdana, onuruna
leke sürmek istediler;
aklından çıkaracak mısın?

Canın acıdı,
yüreğin kanadı,
hırpalandın,
hor görüldün;
affedecek misin?

Mensubu olduğun ailenin
babasının  hayatından
1 seneyi çaldılar,
yok sayacak mısın?

Helal emeklerine,
tertemiz alınterine,
şerefli tarihine,
kara damga vurmak için
bi taraflarını yırttılar;
peşini bırakacak mısın?

Yıkamadılar,
parçalayamadılar,
ele geçiremediler!
Bu yüzden
kudurmuşcasına
yüklenecekler;
yine dimdik duracak mısın?

Sürmanşetleriyle,
ekranlarıyla,
satılık kalemleriyle,
küfredecekler,
palavra sıkacaklar,
saldıracaklar;
izin verecek misin?

Aşık olduğun renklere
hizmet eden kim varsa
yok etmeye çalışacaklar;
susacak mısın?

SARI LACİVERT devrimin hızı
bizzat karar vericiler, en yetkililer tarafından
engelleniyor, engellenecek;
göz yumacak mısın?

Golünü,
penaltını,
hakkını
vermeyecekler;
boş verecek misin?

Kupalara musallat,
sopalara müptela olacaklar;
korkacak mısın?

Tehdit edecekler,
şantaj yapacaklar,
baskı kuracaklar;
boyun eğecek misin?

Tahrik edecekler,
çirkefe saracaklar!
Seni nefrete,
düşmanlığa, kavgaya,
kontrolünü kaybetmeye
zorlayacaklar;
alet olacak mısın?

Vazgeçmen,
pes etmen,
yenilmen,
biat etmen için
her hinliği
deneyecekler;
teslim olacak mısın?

Yine
Omuz omuza,
sırt sırta,
tek yürek, tek yumruk,
alayına meydan okuyacak mısın?


2 Eylül 2014 Salı

ÜFLEMELİ Ç’ALGI’LAR
Kulağını tıkayan da
kabartan da var
“çalınan” müziğe!

Notaya basan eller aynı,
nağmeler tanıdık!

Beste araklanmış,
güfte kopyalanmış,
icra berbat!

Ama yine de
ara gazı alkışları çınlatıyor
dört bir yanı!

“İstifa” diye yazılan şarkı,
kovulma ezgilerine
dönüşüyor
bozuk akorlarda!

Yumuşak tondan
“en ufak bir sıkıntı yok”lu melodi
bir anda oluyor sana
“beni kimse kovamaz”lı
bir kreşendo..

Kafasına türlü şey atılan,
bin bir hakarete uğrayanın
akustik hatası,
detone olmuş
koskoca koronun
cartlak sesini bastırmak için
en üst perdeden
çalınıyor!

Uzatılan eli sıkmadan yapılan
solo bir terbiyesizliğe
efendice bir vokalle verilen karşılık,
kavgalı gürültülü
bir düetmiş gibi
yutturulmaya çalışılıyor
göz boyarcasına..

Bütün şartları
yerine getirilmiş bir anlaşmanın
ahenkli bir resitale dönüşmesi
bizzat
orkestranın gizli patronlarınca
engellenirken,
bunu
hüsrana uğratan
bir fiyasko gibi gösterip
faturayı soliste kesmek
tam da alaturka işi!..

Tıpkı
“para sayarken görüntüleri var”,
“havuz”,
“tarlaya ekilen başaklar” gibi
beş para etmez piyasa şarkılarının
liste başı olması gibi..

E  sonuçta
notaya basan eller aynı,
nağmeler tanıdık!

Minörlerin
majörlerin emir eri olduğu,
yalancı tınıların
cirit attığı,
armonisi darmadağın olmuş
bir konserin de
kakafoniye dönüşmesi
kaçınılmaz!