OBRA KADABRA
Bazı şeyleri hiç olmayan
bazı şeyleri de
haddinden fazla olan
çocuklardık biz..
Mahallemizde pota yoktu ama
annemizin el işi kasnağını
ahşap elektrik direğine çivileyip
az çember yapmadık biz
panya
nedir bilmeden..
Pahalıydı,
hiç olmadı basket topumuz..
Ama harçlıkları biriktirip
bakkaldan aldığımız naylon topun
neyi eksikti ki Allahaşkına..
Tamam,
basket forması alacak paramız yoktu..
Zaten paramız olsa da
alacak yer yoktu..
Ama atletlerimiz vardı
arkasına ispirto kalemle
numara yazdığımız..
Az büyüyüp
lise yollarına düştüğümüzde
bedenci “hadi serbestsiniz” desin diye
gözünün içine bakardık
o tek potanın altına
koşabilmek için..
Üstümüz başımız delik deşikken
deliksiz basket attığımızda
kral gibi hissederdik
kendimizi..
Kanımız daha deli..
Bir kızı sever gibi sevmezdik de
kızlara hava atmak için
severdik işte
basketi..
Boyumuz kısaydı,
smacı basamazdık..
Ama
“smacı basmadan duramadığımız”
rüyalar kurardık
gerçekleşeceğini bilmeden..
Hiç bi
şeyimiz yoktu evet,
ama hayallerimiz vardı işte..
Güzel hayaller..
Masum hayaller ulan..
Ha bi de
yere göğe sığdıramadığımız
sevdamız vardı
ÇUBUKLU’dan
yana..
Tek eksiğimiz
bi
sihirdi aslında..
Yüreklerimize,
o masum hayallerimize dokunacak
bi
sihir..
Sonra o geldi
elinde
görünmeyen
sihirli bi
değnekle..
Kendisi zaten inanıyordu,
bizi de inandırdı
yapabileceğimize..
O pamuklara sarmaya kıyamadığımız
hayallerimizi
sevdaya katıp
harman etti.
Hem büyüttü çocukluklarımızı
hem de hep çocuk kaldık
bi
yandan..
Bi
takım kurmadı sadece..
Savaşmaya,
savaşıp kazanmaya
aç bi ordu
kurdu
milyonlarca askeri olan..
Düştük,
ayağa kaldırdı.
Pes etmemek
bizim ruhumuzda vardı,
bizi anladı,
izin vermedi
teslim bayrağı çekmemize..
Yalnızca
müzemize kocaman kupalar değil,
kalplerimize
tarifsiz bi
gurur,
adımıza
düğme ilikleten bi
saygı,
SARI LACİVERT aşkın geleceğine ekilen
taptaze tohumlar
kazandırdı.
Kupalar falan hikaye de zaten
yüzlerce meydanda
dev ekranlarda
basket izletti be
şu futbol topundan başka
top bilmeyen ülkeye..
Üzerine uzandıkları
FENERBAHÇE bayrağına
çamuru, kiri değmesin diye
ayaklarını havaya kaldıran çocukların
yüzlerindeki ışıkta
hatırlanacak hep..
Belki hiç bilmeyecek
hayatlarımızda dokunduğu yerin
anlamını!
Efsanenin ruhunda yaşayacak
o ruha yakışan
sihirinin
izleri,
unutulmayacak hiç!
Onun adı KRAL!..
Onun adı BABA!..
Onun adı
ZELJKO OBRADOVIC!.
Türkiye'ye "Beyaz Gölge" den sonra basketbolu sevdiren adam.
YanıtlaSil