28 Mayıs 2018 Pazartesi


FENER, DÜNYAYI YENER!
“Yensen de yenilsen de”den
“herkesi her zaman yenmelisin”e
evrilen
bir süreç yaşıyor
taraftarlık..

Haklılar da..
Çünkü sadece yenmenin başarı sayıldığı
bir düzenin dayatmasındayız
hepimiz..

Ayrıca yenmenin hazzıyla cilalanmış
“bir tarih yatar”
zaten genlerimizde..

Doğru..
Rakiplerini sahada
bir bir yeneceksin
ilk olarak..

Ama bunun için önce
rakipleri bir bir yenecek
bir kadro kurmanı engelleyen
günü kurtarma programsızlığını
yeneceksin..

Sonra elini kolunu bağlayan
mali tablo basiretsizliğini
yeneceksin..

Düsturu sadece
FENERBAHÇE’yi yenmekten ibaret
adına lig denen
karmaşayı yeneceksin..

İlla yeneceksen,
canına okumayı, boğazına çökmeyi,
hakkını gasp etmeyi
sistem haline getiren
sistemsizliği yeneceksin..

“Sen FENERBAHÇE’ysen
hakemi de yeneceksin” arkadaş zihniyetini,
talimatla düdük çalan,
çaldıranlarla
üst üste koyup yeneceksin..

Sana leke sürmeye cüret edeni,
mabedinde taraftarın canına kast edeni,
otobüsünü kurşunlayanı
yeneceksin..

“Konuşursam yer yerinden oynar”
demeyi bırakıp,
o yeri
yerinden oynata oynata
yeneceksin..

Kişileri renklerin üzerinde tutup
tabulaştıran kafayı da,
işine gelmeyeni
o’cu, bu’cu, şu’cu diye
yaftalayan kafasızlığı da
eze eze yeneceksin..

Başkanına,
başkan adayına,
hocasına,
topçusuna
ana avrat küfredilmesini
normalleştiren pespayeliği
yeneceksin..

Alevli top fabrikası medyanın
üzerinde yarattığı
algıyı, baskıyı
parçalayıp yeneceksin..

İradene, sevgine,
tutkuna, güvenine,
inancına, umuduna konan,
konmaya çalışılan
ipoteği yeneceksin..

İteni, tutmayanı,
takkeciyi, cukkacıyı
sevdanın geleceğine göz dikip,
seni yaralayan, karalayanı
ayırt etmeden,
topunu yeneceksin..

FENERBAHÇE için kurduğun düşlerin
önündeki engelleri
dövüşerek, söverek, bölünerek değil,
hakkıyla mücadele edip
hürce, cesurca
karar vererek yeneceksin..

Karanlığı ayrılarak değil
sarılarak yeneceksin..

O karanlığı,
fırtınalı havada çakan yıldırımları unutmayıp
güzel günlere doğacak güneşle
yeneceksin..

FENERBAHÇE olup
içini acıtan,  
FENERBAHÇE’sizliği yeneceksin!

İşte o zaman
FENER dünyayı yener..
İşte o zaman
bunun mutluluğu tadından yenmez..





18 Mayıs 2018 Cuma

ÇOK SEVDİK
“Çok sevdik biz,
her şeyden çok” diyorsak
bi sebebimiz var..

SARI’mıza LACİVERT olanı
yere göğe sığdıramayız biz..
ÇUBUKLU’ya zaferi ezberletenlerin
heykelini diksek
beton yetmez..

FENERBAHÇE’nin branşlarına
havayollarını ekleyenler uçarken
ayağımız yere basmaz
hiç birimizin..

Boyu bir yetmiş sekiz
yüreği ölçülemez adamlar için çalışır
gönlümüzün metresi..
Ki onda olan şey
canlı yayında da söylenmez..

Parkeye, potaya
elleriyle resim çizen
İtalyan ressama ti amo,
bloğu çaktığı rakibine
arrivederci..

4 numaranın sözlük karşılığını
yazıp okuturken
basket ulemalarına
İtalyan meşesi,
biz de zevkten
veririz odunu..

Basketboloji ana bilim dalı dehasının
zekasıyla söveriz
inatçı potaların
atına avradına..

Çenemizi yamulturuz,
rakibi yamulturuz,
çemberi bile yamulturuz,
sevgimizi asla..

Attığı üçlükler skorborda,
çektirdiği üçlüler
gönül hanemize yazar
kaptanın..

Forma için sakatlananla
canımız acır,
bençte bile delirenle
aklımız yerinden oynar..

Kafa sallamasa da
karşısında duranı
sallayıp silkeleyenle
sallarız derdi tasayı..

Sırtında
1 numara yazana
10 numara beş yıldız veririz
tek hareketi için
kanaattan..

Biz sevdik mi
harbiden severiz..
ÇUBUKLU’ya hakkını vereni
omzumuzda,
isimlerini hafızamızda,
destanlarını tarihimizde,
sevgilerini kalplerimizde
taşırız..

Her yıl üstüne koyup,
Avrupa'nın devlerini
üst üste dizip,
üst üste dördüncü final four'da
üst üste ikinci şampiyonluğuna koşan
bir takımımız var bizim
başımızın üstünde..

Çok severiz ama her şeyden çok.. 
Sayelerinde ruhumuz aç,
kupalar stok!





15 Mayıs 2018 Salı


YEDİ’REMEYENLER
Sürekli birilerinin elinden yiyip
yine de yedikleri kaba pisleyenlerin
bir tanecik başarılı anını bile
yediremedikleri
tek adrestir
FENERBAHÇE..

Bu yüzden
yedi iklim dört bucakta
hakarete uğrar,
yedi düvel karşısında durur..

Önüne gelenden
düzinelerce gol yiyip
küme düşenler
nedense
bi tek FENERBAHÇE’ye karşı
kötü oynamayı
onurlarına yediremez..

Kimi kasım kasım şişirdiği
kibrine yediremez
kurduğu koftiden imparatorluğa rağmen
bir Kasım günü yediklerini..
Kimi ömrü billah
yediremediği ezikliğini
kamufle için
kafasını bile zımbalatır..

Kendi yedikleri nanelere bakmadan
“bu tiyatroyu yemedik”
yaygarası koparanlar
FENERBAHÇE’ye
ahlak dersi vermeye kalkar
utanmadan, arlanmadan..

Yedi kocalı Hürmüz’den hallice vaziyetlerini
duruş gibi kakalayıp
maça çıkmamayı bile
erdem gibi gösterip,
pazarlar
bazıları..

Şerefsizlikte
yedikleri içtikleri ayrı gitmeyenler
şeref timsali,
yedikleri önünde
yemedikleri ardında dolaşanlar
“tüm ülkenin takımı” kesilir
söz konusu
FENERBAHÇE olunca..

“Defansif futbol oynuyor”
yaftası yapıştırdıkları takımın
ligin en çok gol atanı olmasını
yediremiyor hiç birisi..

FENERBAHÇE’nin yediği gollerden
menfaatleri için haz alanlar,
takımın böyle berbat bir sezona rağmen
şampiyonluk şansını
son maça kadar taşımasını
yediremiyor elbette..

Ama hiçbir çıkar beklemeden
SARI LACİVERT’e gönül verenler de
kendilerini yedirenlerin talimatıyla
çalınan, çalınmayan düdüklerle
FENERBAHÇE’nin hakkının
çatır çatır yedirilmesine
yönetimin seyirci kalmasını
yediremiyor..

FENERBAHÇE’yi canından yeğ tutanlar
alın terimize, emeğimize
leke sürmeye cüret edip,
yıllarımızı yiyenlerin
ellerinin sıkılmasını,
sponsor yapılmasını
uğruna omuz omuza direndikleri
davanın onuruna
yediremiyor..

Küme düşmekten
son anda kurtarılan
sıradan bir takıma
bir sezonda 3 kere mağlup olup
belki de 2 kupadan olunmasını
FENERBAHÇE’nin büyüklüğüne
yediremiyor..

Ama yine de
altı olur, yedi olur
ALLAH’ın dediği olur deyip,
bir çoklarına laflarını yedirmek için
bekliyor..

Son maçta
şampiyonluğu yedirmenin acısını
defalarca yaşayan milyonlar,
kirli düzenin izin vermeyeceğini bile bile
bu kez son maçta
kader güler mi diye ummaktan
kendilerini alamıyor..





7 Mayıs 2018 Pazartesi

DOKSANDOKUZ
Siz hepiniz ben tek!
1’e karşı 17..
Adına ne dersen de,
sebebi belli
enteresan bir yalnızlıktır
bu ülkede
FENERBAHÇE’li olmak..

Birine attığın gol
hepsinin filelerine birden girer..

Şampiyonluğunu da,
kümede kalmasını da
kara tiyatrolara borçlu camianın
yöneticisi, başkanı
çıkar
“bu tiyatrodan
memnun kalmadık” der
FENERBAHÇE’ye yenilince..

Futbolcuları paralarını alamadığı için
idmana bile çıkmayan rakibine
4 milyoncuk havale eder
futbol federasyonu,
kimsenin gıkı bile çıkmaz..

Çizgiyi geçtiği
kabak gibi belli olan topa
“Tamam gol ama
hakem o golü nasıl gördü” der
o golü yiyen takımın hocası..

Maçtan hemen önce
transfer teklifinde bulundukları
eski topçularının
kendilerine karşı “hassas” oyunundan
ekşimeyen mideleri
FENERBAHÇE’nin eski topçusu
kendi kalesine gol atınca
birden bulanıverir
birilerinin..

Adaletsizlikler imparatoru
kendilerine karşı
egzantirik biçimde kaçan penaltı için
“Allah”ın adaleti” deyiverir
hiç utanmadan..

FENERBAHÇE’ye şike iftirası atıp
yaygarasını yapanlar,
rakibinin rakibine
şike tavsiyesinde bulunur
canlı yayında.
Etikliği metikliği
mevzu bile olmaz..

Zımbalı koftiden aktörleri,
numara yapıp,
sahadan kaçıp
mağdura yatanları,
gülü gülene verenleri,
ay lav yu hocam’cıları,
direk sökücü kupa dilencilerini,
otobüsü kurşunlandığında
“FENERBAHÇE sahaya çıkmazsa
sonuçlarına katlanır” diyenleri
saymıyoruz bile..

Adına ister
“siz hepiniz ben tek”
ister “1’e karşı 17” de..
Sebebi belli
şerefli bir yalnızlıktır
bu ülkede
FENERBAHÇE’li olmak..

9 dakika uzatma
dolanır dillere..
Alengirli senaryolar yazılır..
Oysa ki alevli konfetilerle
117 dakika oynanan,
sahaya bir eski stadlarını
kaldırıp atmadıkları halde
90 dakikası oynanan
maçları gördün sen..

Maç 99 dakikaya uzar,
o problem değil..
90’da atarsın golü,
o sorun olur işte..

Dakika doksandokuz,
düşman doksandokuz..
Dokuz koldan saldırıyorlar..
Sen yalnızsın
FENERBAHÇE’li Kardeşim,
unutma bunu!
Doksandokuz yaran var zaten..
Bir yara da sen açma!




5 Mayıs 2018 Cumartesi


YARA
Olduğunda kanamayan,
batikonla makyajlanan,
olaydan 3 saat sonra
dikiş altında fotoşopla hortlayan,
üç gün sonra da
kendiliğinden kaybolan
yaraları gördük biz..

Ama yaranın tarihi daha eski..
Defalarca deşilmiş..
Üzerine tuz biber ekilen,
hiç kapanmayan
açık bir yara bu..

77-78 sezonunda
1 puan’la
şampiyonluğu FENERBAHÇE’ye kaptırdıklarında
kalede o varmış mesela..

82-83 sezonu
yine şampiyon FENERBAHÇE’nin
2 puan gerisinde
ligi bitirdiklerinde de
kalede onun adı var..

84’te Cumhurbaşkanlığı Kupası’nı
nerdeyse kendi elleriyle
FENERBAHÇE’ye bıraktığı maçta da
o koruyormuş kaleyi..

Tabi buna korumak denirse..
Kendi kalesini
FENERBAHÇE’ye karşı koruyamayan
ama içinde besleyip büyüttüğü nefreti
yıllarca korumayı başaran
acayip bir filozof(!) o!

Ama yaranın en derin hali
bundan tam 22 sene önce
Trabzon’da
5 Mayıs 1996’da açıldı..

Hani şu AYKUT KOCAMAN’ın
soyadıyla müsemma
ünlü tezahüratın
ortaya çıktığı gün..

Hani yaraların efendi(!)sinin
takımına şampiyonluk için
1 puan bile yeterken,
üstelik 1-0 öne geçmişken,
içindeki FENERBAHÇE nefretiyle
şuursuzca hücum emri verdiği
ama bunu yaparken
karşısındakinin
FENERBAHÇE olduğunu
unuttuğu gün..

2010-2011 sezonu sonunda
sızım sızım sızlayan yaranın
asıl deşildiği,
kanırtıldığı gün..

Yaranın kabuğunun
bir kez daha sıyrıldığı tarihtir işte
22 Mayıs 2011..
Öyle acımış,
öyle sızlamıştır ki o yara
pantolonlu adamları,
Sivas’a giden balıkları,
300’e hayır duası okuyan hocaları bile
ağlatmıştır salya sümük..

Boşuna
kafaya iki düz bir ters atılan
zımbalı dikişlerin altında
aramayın!
O yara çok başka bi yerde..
Çok daha derinde..
İyileşmiyor..
Kapanmıyor..
Kapanmaz..
Çünkü kafa yarası değil o,
kuyruk acısı!.