28 Eylül 2015 Pazartesi

İŞİN RENGİ
Şerefsizlerin
şerefli bir derecesi
yoktur!

Bukalemundan hallice
yanardönerliklerine rağmen
görmek istemedikleri
renkler vardır
sadece..

İtme, çekme, tekmenin
karşılığı olan kartın rengi
sarıdır mesela..

Bunları
sarı kartın varken yaparsan da
rengin
kırmızı olur..

Sayılanların hepsini
hem de defalarca yaptığı halde
yine de
oyunda kalan topçunun
forması
siyahtı dün akşam!

Dışarıda denebilmesi için
topun
tamamen vedalaşması gereken
çizginin rengi
beyazdır!

Tetikçi düdüklerle
hakkı gaspedilen
alın terinin akıtıldığı
sahanın rengi de
yeşil..

Futbol kurallarına göre değil
birilerinin çıkarlarına göre
düdük öttürüp
bayrak kaldıranların
verdiği ekranın rengi
bildiğin mavidir..

Kahyalığın
hemi de öz’ünü yapan
halis’ünasyon mastırlı zavallının
kokartlı tişörtü de
turuncuydu!

Futbolumuzun harika,
ligimizin çok kaliteli olduğu
safsatasına inanıp
saçmalayanların
taktığı gözlüklerin
rengi de
pembe besbelli!

“Oh iyi oldu,
tadımız kaçmadı,
renk geldi” masalını
dillendirip
sistemin uşaklığını yapanların
beyinlerinin rengi de
kesinlikle siklamen!

Senelerdir
verilen ara gazıyla şahlanıp
düzenin ağababası karşısında
figüranlaştırıldıklarının
farkına var(a)mayan
vizyonsuz duruşluların
rengi siyah beyaz!

O düzene başkaldırıp
direnenlerin rengi de
SARI LACİVERT!

Hasılı kelam
lige renk getirmeye
çalışadurun siz!
Sezon sonunda
hepinizin suratını
renkten renge sokacak
FENERBAHÇE!



21 Eylül 2015 Pazartesi

ALERJİK SENDROM
Alavereye al takke
dalavereye ver külah düzenidir
Türk Futbolu..

Renklerin SARI LACİVERT’se
tedavisi olmayan
bir alerji nükseder
her defasında
karşındakinde..

Sistemin ulu manitusuna
özür dileyerek
soru sorulur,
ALLAH ne verdiyse girilir
hoca FENERBAHÇE’ninse
mesela!

Instagram mesajları
Twitter’ın RT’leri
Facebook’un dürtmeleri sorulur
futbol yerine!

Dünya yıldızı
“oyuna girer girmez
golünü attı”denmez,
“oyuna girerken
hocaya fırça attı”denir..

Sol bekin muazzam futbolu
ve asisti konuşulmaz,
yedek kalan sol bekin
suratının asıklığı
manşet olur!

“Yedekler mutlu değil” haberi
pompalanır,
dünya üzerinde
kulübede oturmaktan mutlu
futbolcu varmış gibi!.

Verilmeyen penaltıların,
ağır kusurlu hakem
mevzu olmaz,
tek şampiyonluğunu
hakem kıyaklarıyla almış birinin,
hakemden dert yanması
rağbet görür!

İlk kez ilk 11’de olan
yeni transferin
takıma katkısına değil
hakeme küfredip küfretmediğine ayrılır
ekranlar, köşeler,
sütunlar!

“Falancadan sonra
filanca da hocaya tavır koyduğuna göre
bu iş bitmiştir”
tweetleri atılır..
Çünkü ödleri patlar aslında
o falancayla filancanın
kendilerine koymasından!

Yeni kurulan takımın
uyum sorunu, eksikler yüzünden
iyi futbol oynayamaması ayrı,
potansiyelinin yarattığı
korku yüzünden
harcanmaya çalışılması
ayrı konu!

İşte o korkunun sahneye koyduğu
“FENERBAHÇE’yi nasıl harcarız” konulu
bilmem kaçıncı gösterisini yapan
kirli oyuna
yine seyirci kalınıp kalınmayacağı
önemli olan!



19 Eylül 2015 Cumartesi

AY DONT NOV!
Nasıl bir bela
nasıl bir çileyse bu
FENERBAHÇE’nin başındaki
bi türlü bitmek bilmiyor!

Sevda uğruna
cefa çekenler
sefa sürmesini bilmiyor!

On bin milyon kez
aynı tezgahı gören taraftar
bildiğini okuyor
ama okuduğunu bilmiyor!

Herkes futbol uleması,
taktik dehası!
Adı, memleketi,
başarıları ne olursa olsun
FENERBAHÇE teknik direktörü kimse,
hah işte,
bir tek
o işi bilmiyor!

Biri haddini biliyor,
öteki
elindekinin kıymetini bilmiyor!

ÇUBUKLU’yu giyip sahaya çıkanlar
bir gol yiyince
bastığı yeri,
sağını solunu bilmiyor!

Televizyonda koltuk,
gazetede köşe kapanlar
söz konusu FENERBAHÇE olunca
iki lafı bi araya getirmeyi bilmiyor!

Ağzına düdük,
eline kart verilenler
oyun kurallarını bile bilmiyor!

Gaza gelip
kendini boğa sanan öküz
yem bitince
çifte gideceğini bilmiyor!

Lütfü Fransızca,
İlhan İtalyanca,
Pierre İngilizce,
Mehmet Ali bi bok bilmiyor!

Gazete haberlerini
rakı masalarında
delil diye satanlar
hukuk, mukuk,
şeref, namus falan bilmiyor!

Bin bir çeşit hileyi, hurdayı,
kumpası bilenler
iş mahkemeye gelince
hiç bi şeyi
hatırlamıyor,
bilmiyor!

Öyle bir garabet ki bu
ortaklık bozulunca,
imam cemaati,
cemaat imamı bilmiyor!

Uydurulan zırvalara kanıp
koca bir tarihi, sevdayı
yaftalayan güruh
kendi cemaziyelevvelini
bilmiyor!

Ama onca hırpalanmaya,
darbeye, acıya, zulme rağmen
kale gibi ayakta kalmış
bir camia
FENERBAHÇE!

Hala onunla uğraşanlar
hakkaten
kiminle dans ettiklerini bilmiyor!



14 Eylül 2015 Pazartesi

İYİ, KÖTÜ, ÇİRKİN!
İyiye iyi
kötüye kötü demek
şanındandır
FENERBAHÇE’liliğin..
Çirkinden de
ALLAH muhafaza!

Ama bir maçta
yıldızlı pekiyiler verdiğin
kötü gününde diye
çirkinleşilmez hemen!

Kötüyken bile
kazanabilmektir zaten
iyi olan..

Daha dört haftada
tırt bulunup da
yaftalanmaz bir takım!

Hele de ısırıyorsa..
Hele de eksikse..
Tam kadrosunu,
tam ritmini bulmadıysa..

Şundan iki ay önce
rüyalarda görülen bir dünya starı
ÇUBUKLU’yu giydiği
daha 5. Maçında
“veteran” ilan edilmez!

Hocasının eşofmanından,
futbolcusunun sakalından
eleştirilmez bir takım..

4 maçın hiç birinde
aynı kurguyla oynayamamış
bir savunma
sadece iki gol yemişse
yerin dibine batırılmaz!

Sağ beki körüklü tren gibi
ileri geri işlerken
“verimsiz” diye etiketlenmez!
Üstelik  o lokomotifin
bir model iyisi de
raylara çıkmamışken henüz!

Pırlanta gibi sol beke
imitasyon yüzük muamelesi
yapılmaz!

“Bu kadar bonservis verilir mi
bu adama” dedikleri
bildiğin “kurt adam”çıkmışsa
burun kıvırılmaz!

Daha geçen maç
son saniyede pişirdiği kol böreği
hazmedilemeyen ustaya
 “baklavalarından başka
neyi var” denmez!

Hiç yoktan iyidir tadındaki
beraberliklerden
kötüyken bile alınan üç puanlara
evrilen bi sürece
taş konulmaz!

Kötüye kötü,
çirkine çirkin diyelim,
tamam!

Ama
kötü niyetli
bunca çirkin düşman
çevirmişken etrafı,
iyiye gideni
yüreklendirmemek de olmaz!