29 Ocak 2018 Pazartesi

FENERBAHÇE OLDUĞUMUZUN FARKINDA MIYIZ?
Bu ülkenin
en güçlü, en sevdalı,
en acayip, en anlaşılmaz,
en sportmen,
en medya dolduruşuna gelen,
en tatminsiz,
en çılgın,
en birbirini yiyen
taraftarıdır,
camiasıdır
FENERBAHÇE’liler..

Rakibe
kabak gibi
iki kırmızı da verilmese,
2 metre ofsayttan da gol yesek,
buz gibi golümüz de
iptal edilse,
“penaltı gibi penaltı”mız da
güme gitse
“Hoca falancayı
niye oynatmadı ya”
tartışması yapıp
finalde
“Sen FENERBAHÇE’ysen
hakemi de yeneceksin arkadaş”
noktasına gelebiliyoruz.

Ama hakemi yenemese de
uzaktan kumandalı hakemlerin
mekanizmasını bozacak
kadrolar da kuramıyoruz..
O kumandaya
basan elleri
kıracak
yönetim gücü de
gösteremiyoruz..

Yönetmekten çok
“idare etmeye” başlayana
“yapma” diyemiyoruz..

Kongre lodosunun sarhoşluğuyla
birbirimizi yiyebiliyoruz ki
zaten FENERBAHÇE’yi
tek yumrukken yenemeyeceğini
anlayanlarca
en çok istenen de bu..

Yan yana,
omuz omuza
kumpasa karşı
mücadele verenler olarak,
“senin gözünün üstünde kaşın var”
“senin de yaptığın ayıp”
“mahkemelere geldin mi”
“en çok davaya ben gittim”
“o kadar gaz yedim,
her şeyi söylerim”
“hapis yattım
ne istersem yaparım”
açmazına düşebiliyoruz..

Takımı ıslıklıyoruz,
protesto edenlerin
kombinelerini iptal ediyoruz,
Ama rakiplerimizden birinin başkanının,
TFF Başkanı olan
eski başkanları için
“elimdeki belgeleri açıklarsam
o hapis yatar,
bizim de Maliye tepemize çöker”
demesine
gıkımızı çıkarmıyoruz..

Tıpkı diğer rakibimizin
güven tazelerken
seçim kaybeden
sabık başkanının
“devleti kazıkladık ama
yine de bize
beleş arazi verdiler”
tadındaki açıklamasına
ses çıkarmadığımız gibi..

Haklı olarak
“3 Temmuz daha bitmedi” diyor
ama 3 Temmuz’un maşasıyla
el sıkışıyoruz..

Eskiden ÇUBUKLU giymiş olmanın ayrıcalığını
başka başka maşaların
medyacılık oynadığı kanallarda
satılığa çıkarıyoruz..

Muhabirim ama
önce FENERBAHÇE’liyim diyerek
“hak ettik mi” diye sorabiliyoruz,
gözlerimiz kanayabiliyor.
Sıkışınca da
“işimi yapıyorum” kolayına kaçıp
önce muhabir de olabiliyoruz..

“Dikine futbol diye
bi şey yok aslında” tespiti yapıp,
futbolun doğrularının
dikine de gidebiliyoruz..

Her fırsatta birbirimize saldırıp,
değerlerimizi piç etmekten,
“en FENERBAHÇE’li FENERBAHÇE’li benim ulan”
kavgasını yapmaktan da
geri durmuyoruz..

Ve unutuyoruz
bir arada,
tek yürek,
tem yumruk olduğumuzda
güçlü olduğumuzu..

Aklımızdan çıkarıyoruz
aslolanın
FENERBAHÇE olduğunu..

Hatırlamıyoruz
sıradan değil,
efsaneler yaratan
bir kulüp
olduğumuzu..

Es geçiyoruz
FENERBAHÇE olduğumuzu..

Oysa FENERBAHÇE
es geçmez..
Esip geçer,
ezip geçer..

Tabi FENERBAHÇE olduğumuzu

hatırladıkça..




23 Ocak 2018 Salı

MAA’LESEF!
Oldu olası
bi halt olmadı!
3 Temmuz’dan 3 gün önce
TFF başkanı oldu.
Ama 3 Temmuz’u görünce
“N’oluyo lan” diyecek göz
kendisinde hiç olmadı.

İddianame yokken,
soruşturma gizliyken
savcıya gitti,
1 saat sonra çıktı,
polis, avukat, savcı, hakim oldu,
kendini adaletin yerine koydu.
“Durum çok vahim” dedi.
Ama durum
hiç onun dediği gibi
vahim falan olmadı.

“Ertelenmeyecek” dediği ligi
erteledi.
Hem de
“ertelenmeyecek” dedikten
bir kaç gün sonra..
“Oynanacak” dediği süper kupa
yalan oldu.
Hiç oynanmadı..

FENERBAHÇE’yi
Avrupa’ya göndermedi.
Kararı UEFA verdi dedi,
UEFA’nın bundan haberi olmadı..
“Göndersek 8 yıl ceza verecektiler” dedi,
yazı var dedi..
UEFA tarafından yazılmış
böyle bi yazı
hiç olmadı.

TV’de
“Türkiye’nin
Avrupa’dan men edilme riski
var mıydı” sorusuna
utanmadan şu cevabı verdi.
“Böyle bi tehlike yoktu,
hiç olmadı”

Dürüstlüklerine kefil olduğu adamlar(!)
içki masalarında
FENERBAHÇE’yi satarken
onlarla kadeh kaldırdı,
ama “kandırıldım” deyip
sorumlu bile olmadı..

“Öyle bir belge yok” dedi..
“Olsa bile ben görmedim” dedi..
“Görsem bile okumadım” dedi..
“Okudum ama anlamadım” dedi..
Çünkü kendisinde
utanacak yüz
hiç olmadı.

“Ben kurtardım” dediği
FENERBAHÇE’ye
“şikeyi kabullenip
puan silme cezasına razı olun”
teklifi yaptı.

“Ceza sezon sonu” dedi
TFF başkanıyken.
Ama ortada daha suç yoktu,
iddianame yoktu.
Karar yoktu.
Şike zaten yoktu.
Hiç de olmadı.

Arlanmadan
FENERBAHÇE’ye başkan adayı olduğunda
“Seçilirsem şike yapmayacağım” dedi
hiç olmayan şikeyi
hala varsayarak!

“Kandırıldım” dediği
ama oyuncağı olduğu
kumpasa karşı
hiç kalıbını koyamadı,
hiç kalıbının adamı olamadı.

“Zararı UEFA ödeyecek” dedi
UEFA “hadi len” deyince
“gerekirse cebimden öderim” dedi.

Şimdi diyorlar ki
“borcunu ödüyor işte, ne var bunda?”

Ama o borç
45 milyon, 100 milyon,
200 milyon, 600 milyon euro
falan değil..
O borcun parasal bi karşılığı yok..

SARI LACİVERT için akıtılan
alın terine
halel getirmeye çalışmanın
maddi karşılığı olmaz çünkü..

FENERBAHÇE için dökülen gözyaşı,
çekilen acı
parayla satın alınmaz çünkü..

MAA’lesef olmadı Başkan..
Bu hiç olmadı..
İhanet edene uzatılan el,
İtene, tutmayana uzatılan elle
aynı değerdedir
gözümüzde..

Ve göz görür,
kalp acır
ama giden gider,
FENERBAHÇE kalır!




9 Ocak 2018 Salı

KUMPAS
“Futbolda şike kumpası” davası,
hadi daha gerçekçi olalım
“FENERBAHÇE’ye kumpas davası”
devam ediyor!

Ediyor ama
“şike palavrası”na
körükle giden medya
sus pus,
üç maymunu oynuyor..

Ne alevli, malevli toplar
dönüyor ortalıkta
ne de canlı yayın var
bi tanecik bile..

FENERBAHÇE başkanına
“silah montajlı” görüntülerle
kara çalan…

Kolunda serumla
mahkeme kapılarında dolaştırılırken
görüntüleyen...

Eşkal tespit fotoğrafını sızdırıp
çarçaf çarşaf yayınlayan,
bi de o fotoğrafa
“en iyi haber fotoğrafı” ödülü veren...

Hiç olmayan
dolayısıyla da hiç ortaya çıkmayan
“para sayma görüntüleri” uydurmasını
haberleştiren...

Zamanında
“Futbolda, deprem, zelzele, gümbürtü” diye
dünyayı ayağa kaldıran
kaliteli(!) medyamızda
yaprak kıpırdamıyor..

Oysa ki 15’i tutuklu,
19’u adli kontrol şartıyla serbest,
7’si firari
tam 108 şüpheli yargılanıyor
bu davada..

Hem de
resmi belgede sahtecilik,
iftira,
iftira nedeniyle
mağdurun gözaltına alınmasına,
tutuklanmasına neden olma,
silahlı terör örgütü kurma
gibi suçlardan
5 yıldan 85 yıla kadar değişen
hapis cezalarıyla..

“FENERBAHÇE başkanı
Kıbrıs’a kaçacaktı” diyen
savcı bozuntusu
topuklayıp yurtdışına kaçtı..

“Kaçma şüphesi var” diye
tutuksuz yargılanmasına izin vermeyen
hakim gıcırtısı
kaçarken yakalandı.

Kumpas soruşturmayı
başlatan raporu için
“Hazırladığım raporun
hiç bir resmi geçerliliği yoktu” diye
ifade veren eski polis
tutuklu..

Eşkal tespit fotoğrafını sızdıran polis
meslekten ihraç..

Emri veren
ve dava araştırmasında
“bylockçu” çıkan
dönemin polis müdürleri içerde..

Sahte delil bavulcusu
delikte çürüyor..

“Savcı doksan çaktı” manşeti atan
gazete görünümlü paçavra
kapatıldı.

Kumpas organizatörleri
zamanın dumanlı kafası kaçak,
samanyolunun çakma hidayetlisi
hapiste..

Pişirilen davanın maşası
“Üç ay konuşulur unutulur sandık”
itirafçısı
oyuncak savcı
meslekten atıldı..

FENERBAHÇE’nin
Avrupa’da ceza almasına neden olan
fezlekeyi yazanlar, yazdıranlar
artık polis değil..

O uyduruk iddianameyi
hazırlayan savcılar
artık savcı değil..

Sahte delillerle
hüküm veren hakimler
artık hakim değil..

Ya tutuklular,
ya kaçaklar,
ya adli kontol şartıyla serbestler
ya da mesleklerinden atıldılar..

Ve hala şike var, öyle mi?

Has sektörün yalancıları!
Has sektörün ordan be!